ne kadar az uğrar olmuşum buraya. yazmak ara sıra ziyaret ettiğim bir dost gibi. "merhaba, anlatacaklarım var. ben geldim." aldığım kararlar üzerine düşünüyordum bu sabah. yaptığımı yapma insanı olarak yaşamamın sebebini. içimdeki ses; zilleri, davulları çalıp aksini söylerken benim yüzümde kocaman bir gülümseme ile onun dediğinin tam tersini yapışımı. ne yapılması gerektiğini bilip tereddütsüz aksi istikamette ilerleyişimi. tüm bunlardan zerre pişmanlık duy(a)mayışımı. başka herhangi birinde emanet duracak hallerin üzerime cuk oturmasını... geçen gün pikniğe gittiğimizde yeğenim çıkmaması gereken her yere çıkarken "hala!" demişti, " sen de tehlikeli işler yapmayı seviyor musun?" :) "seviyorum kızım," dedim. yalan mı söyleseydim? seviyorum. "ama... ben değecek şeylerin riskini alıyorum. ha bir de, canımı yakacak toplara girmiyorum." (bu son kısmı söylerken işaret ve orta parmağımı arkama saklayıp çapraz yapmış olabilirim.) yalan h...
bizi aynaların ardından gözetliyorlar pol.*