Ana içeriğe atla

ne kadar az uğrar olmuşum buraya. yazmak ara sıra ziyaret ettiğim bir dost gibi. 
"merhaba, anlatacaklarım var. ben geldim." 

aldığım kararlar üzerine düşünüyordum bu sabah. yaptığımı yapma insanı olarak yaşamamın sebebini. 

içimdeki ses; zilleri, davulları çalıp aksini söylerken benim yüzümde kocaman bir gülümseme ile onun dediğinin tam tersini yapışımı. ne yapılması gerektiğini bilip tereddütsüz aksi istikamette ilerleyişimi. tüm bunlardan zerre pişmanlık duy(a)mayışımı. başka herhangi birinde emanet duracak hallerin üzerime cuk oturmasını...


geçen gün pikniğe gittiğimizde yeğenim çıkmaması gereken her yere çıkarken "hala!" demişti, " sen de tehlikeli işler yapmayı seviyor musun?" 

:)

"seviyorum kızım," dedim. yalan mı söyleseydim? seviyorum.  
"ama... ben değecek şeylerin riskini alıyorum. ha bir de, canımı yakacak toplara girmiyorum." (bu son kısmı söylerken işaret ve orta parmağımı arkama saklayıp çapraz yapmış olabilirim.)

yalan hem de allı pullu, kuyruklu bir yalan. gözümü parlatacak her şeye dört nala koştum hep. beni ışıtan o sesin çağrısına uydum bir saniye düşünmeden. güldüm, ağladım, bekledim, kırıldım, öğrendim, sevdim... çok sevdim. yoruldum, gittim. geldim. boğuldum, öldüm ve dirildim ama hiç pişman olmadım. benimdi bu hikaye. her anı benimleydi. ne diyordu iki gözümün çiçeği serçe kuş: "bana bırakılmış bir yanı var benimle ilgili olanların." 

çizgileri, renkleri olmayan bir hayat yaşanmış sayılabilir mi? farz et ki hiç risk almadın, kaybetmedin ama kazanmadın da. dümdüz yürüdün hayatın boyunca. hiç düşmedin ama hiç mutluluktan sıçrayarak yürümedin de. dans etmedin. kalbin ağzında koşup kaçmanın ve güvenli bir yer bulup saklanmanın heyecanını yaşamadın. yürüdün ve ilerledin. dümdüz. bana soracak olursan yaşadın elbet. bu da bir yaşamak. ama ben böyle yaşayamam. taşın altını, göğün üstünü, suyun içini merak ediyorum ben. üstelik korkuyorum da. ateşin yaktığını biliyorum da yanmak neye benzer görmek istiyorum.  titreye titreye uzatıyorum o eli. dedim ya başıma gelecekten habersiz olduğumdan değil, sorsan sana "aman!" derim hatta. ama ateşin çağrısı korkumu bastırır benim. yanarım ama artık tanırım sıcağı. karışırım ateşe. gerekirse bir iz taşırım ondan geriye. hem de başımla gözümle...

ayvazovski, dalgalar arasında



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

 "sihirli bir taca sahip olan küçük bir prens varmış. kötü kalpli büyücü onu kaçırmış. onu dev bir kulede bir hücreye kapatmış ve sesini de alıp götürmüş. hücrenin parmaklıkla kaplı bir penceresi varmış ve prens de oraya durmadan kafasını vurarak birilerinin onu duymasını ve onu kurtarmasını umuyormuş. taç kimsenin duymadığı kadar güzel bir ses çıkarıyormuş, çıkardığı ses kilometrelerce öteden duyulabiliyormuş. ses o kadar güzelmiş ki insanlar havayı hapsederek onu saklamak istemiş. prensi hiç bulamamışlar. hücreden dışarı hiç çıkamamış ama çıkardığı o ses her şeyin içini güzellikle doldurmuş."
herkesleşiyorum galiba, diye geçirdim içimden. kafamda uçları birbirine dolanmış ipler. akşam vakti ve ben çayımı alıp yeni favori mekanıma çekiliyorum, mutfak masama. anneler gibi...  oysa annem mutfak masası kadını değildi. bir akşam olsun çayını alıp bir köşeye çekilmemişti. ben öyle değilim. ayaklı bir saksı gibi değiştiriyorum yerimi. kendime uygun bir köşe arıyorum tomurcuklanabilmek için. ayaklı da olsa saksı çiçeği olmak feci halde sıkıyor canımı. bir liste yapmıştım zamanında: sevgilinin kokusu gibi içime çekecektim hayatı. şelalenin altında yıkanacak, içinde mektup olan bir şişeyi okyanusa bırakacak,  arabaların uykuya çekildiği bir saatte yola uzanıp gökyüzünü seyredecektim. dört yapraklı yoncamı bulamamıştım henüz. gerçek bir dondurma kamyonu görmemiş, hiç inek sağmamış, işaret dilini öğrenmemiştim. suyun altında öpüşmemiş, yağmurda dans etmemiş, nesilden nesile aktarılacak gizli tarifimi keşfetmemiştim. kucağıma bir oğlak almamış, düşmeden rampadan kayamamış, o ma...
 nisan yirmi dört "... inşasının her anına şahitlik ettiğim bir put vardı içimde. geçtiğimiz senelerde başını yemiştim şimdi de yasını tutuyorum. kutsalınızı kendi ellerinizle yıkmak ne demek siz bilemezsiniz. uğruna ölünecek daha az şey vardır artık. varlığına inanılacak, düzeltmeliyim bunu, varlığının ebediyetine inanılacak. karanlık zamanlarda sığınılacak ve mutlu zamanlar için minnettar olunacak... arabayı sağa çekip saatlerce kusmak istedim. bir devin karnını tekrar doyurmadan önce içindekileri boşaltma hali. gözümü bu sefer onun içindeki putlara diktim. her gün bir parçasını yemişim. bitmemiş. bitirmem için istekli. oysa iştahımı kesiyor bu kurban halleri benim. her hali temiz, her hali uysal, her hali iyi."