Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
geçtiğimiz akşam "düşünmek" üzerine konuşuyorduk ve hoca, beni sınıftan koparacak o bilgiyi verdi: "düşünmek ve düşmek; inmek, gitmek, durmak gibi anlamlara  gelen tüş'ten türemiştir." hani filmlerde olur ya bir anda sesler boğuklaşır, kamera başrolün yüzüne yakınlaşır... kahramanımızın bedeni kalabalıkların içinde olsa da kafası artık bambaşka ve alemde/alemlerdedir. fakat o alemlerde de görüntüler, sesler net değildir, her şey anlık değişir.  işte öyle bir hâl.  hoca bilgiyi verdi, geçti ve tüm gece ders devam etti ama ben orada kaldım hem de çukura düşmüş halde. hocanın tetiklemesi ile zihnimde uçuşup duran şeyleri, doğruluklarından emin olmasam da, yazayım ve sistemimden çıksın istiyorum. kamera suratımdan uzaklaşsın ve yeniden kalabalıklara karışabileyim:) *** en başta şunu itiraf etmeliyim  "düşmek" benim en sevdiğim kelimelerden biri. çünkü bu kelimeyi duyduğum anda gözümde canlanan görüntülerin ve o görüntülerin beraberinde getirdiği hikayeleri...
“bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin ise kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.” bu muhteşem girişi bilmeyen yoktur. geçen haftalarda hep bu cümle üzerine düşündüm özellikle yemek saatlerinde. saat yediyi vurup restoranın kapısından girdiğiniz anda hep aynı manzara: anne, baba ve muhtemelen sarışın bir çocuk. çocukların sayısı iki ise kesinlikle biri kız diğeri erkek üstelik aralarındaki yaş farkı asla üçü geçmeyecek şekilde ayarlanmış. büyük olan tablete bakarak yiyor, küçük olan annenin desteği ile... o sırada baba mütemadiyen telefonda. akşam yemeğinde bundan sonrası farklılık gösterse de kahvaltıdan sonra babalar çocukları alırken anneler soğuk ve memnuniyetsiz bir tavırla havuza doğru ilerliyor. babalar da soğuk diyebileceğim bir tavrı görmek mümkün değil çünkü adamların kafaları hep o küçük dörtgene gömülü, soğuk bile denilemeyecek kadar tepkisizler. bilardo salonları boş, tenis alanları boş, koşu yolu boş... oyun alanın karşısındaki koltuklar ve lobi dolu bir ...
tatildeydim, bu sefer hacılar değil başka aile büyükleri vardı bizimle. yalnız kalma korkusundan değil de doyamamaktan hep bunlar.. sanki sevdiğim herkes bir anda hayatımdan gidebilirmiş gibi geliyor, o yüzden bir tatil, bir tatilden daha fazlası benim için. her sözümü son sözümmüş gibi söylüyorum, kaybedeceğimden korka korka yaşıyorum, incitmemeye çalışarak kırmadan... oysa unutmak bir nimet olarak sunuldu bize. unutalım ki yaşayalım. ben bazı şeyleri unutamıyorum ve elimde boş bir kese, gözlerimde dev mercekler anılar toplaya toplaya ilerliyorum. güzel bir anı unutmamak için içimden tekrarlıyorum. ışığın kırılması, ortamdaki sesler, gülerken beliren kaz ayakları, tutulan nefes... . eskiden olsa sevgiliyi darlardım bir daha anlat bir daha anlat diye. artık kimseleri darlamıyorum. ama sevdiğim şeyleri unutmamak için ya sağa sola(sosyal medya sağ olsun) yazıyor ya da ezber ederek kafamda tekrar tekrar oynatıyorum. bana özel çekilmiş bir film gibi veya sadece bana anlatılan bir masal. yi...