Ana içeriğe atla


 "biz yazmanın yalnızlığına dünya'yı sevmek için gideriz. çırpına çırpına severiz kaderimizi. çekilip geldiğimiz kalabalık harflerimizde çınlar durur. yaza yaza bir başka kalabalık yalnızlık yaratırız. 

   biz bir sarkacız. kalabalık ve yalnızlıktan yapılmış bir sarkaç. yok başka güzelliğimiz. iyi ki biz sarkacız." 

şükrü erbaş, otların uğultusu altında

                                                                      *****

  tüm sahili gezdim. son mavi deniz kabuğunu bulamadım. deniz kokan, tortulu, mat bir kabuk buldum. benden başka kimseye güzel gelmedi.  aldım eve getirdim onu. duruyor bir kutuda. güzelin kaderidir bu; sökülmek, koparılmak ve çok geçmeden sıradanlaşmak. yine de güzele sormak lazım, kumsalda güzelliği takdir edilmemiş bir halde beklemeyi, evinden uzaktaki o,  kısa süreli övgüye yeğler miydi?

                                                                      ***** 

  ölüm hakkında çok düşünüyorum bu aralar. o şarkıdaki gibi "dünya'yı çok sevmiyorum " ama ölmek beni çok korkutuyor. kavgalardan korkuyorum bir de kazalardan ve perdeli insanlardan. 

                                                                    *****

  şu yazmak da olmasa içimdeki melankoliyi nasıl atarım bilmiyorum. canım madak bir röportajında kendine olağanüstü hal şairi diyordu. " aniden kalkıp yatağın ortasına bağdaş kurup, salya sümük ağlayarak yazıyorum. bunu yapmaya  ihtiyacım oluyor zaman zaman." diyordu. ben de öyle. 

  fikirlerine önem verdiğim biri "yazma disiplini kazanmalısın!" demişti bana, o bunları söylerken aslında bir parmağının havada olduğunu hayal etmiştim. 

  dostum, ben korkularım beni esir almasın diye yazıyorum. aklımdaki bin tilkinin kuyruğu birbirine dolaşmasın diye, "çok şükür bugün de tahtalarımız yerinde," diyebilmek için yazıyorum. kusar gibi yazıyorum. aklımda ve kalbimde biriken tüm zehri böyle atıyorum. bir disiplin istiyorsan kalemime, al ve her gün aynı saatte zehirle beni düşüncelerinle, göreceksin bir saat gibi akacak yazdıklarım.

Fikret Otyam


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

 "sihirli bir taca sahip olan küçük bir prens varmış. kötü kalpli büyücü onu kaçırmış. onu dev bir kulede bir hücreye kapatmış ve sesini de alıp götürmüş. hücrenin parmaklıkla kaplı bir penceresi varmış ve prens de oraya durmadan kafasını vurarak birilerinin onu duymasını ve onu kurtarmasını umuyormuş. taç kimsenin duymadığı kadar güzel bir ses çıkarıyormuş, çıkardığı ses kilometrelerce öteden duyulabiliyormuş. ses o kadar güzelmiş ki insanlar havayı hapsederek onu saklamak istemiş. prensi hiç bulamamışlar. hücreden dışarı hiç çıkamamış ama çıkardığı o ses her şeyin içini güzellikle doldurmuş."
herkesleşiyorum galiba, diye geçirdim içimden. kafamda uçları birbirine dolanmış ipler. akşam vakti ve ben çayımı alıp yeni favori mekanıma çekiliyorum, mutfak masama. anneler gibi...  oysa annem mutfak masası kadını değildi. bir akşam olsun çayını alıp bir köşeye çekilmemişti. ben öyle değilim. ayaklı bir saksı gibi değiştiriyorum yerimi. kendime uygun bir köşe arıyorum tomurcuklanabilmek için. ayaklı da olsa saksı çiçeği olmak feci halde sıkıyor canımı. bir liste yapmıştım zamanında: sevgilinin kokusu gibi içime çekecektim hayatı. şelalenin altında yıkanacak, içinde mektup olan bir şişeyi okyanusa bırakacak,  arabaların uykuya çekildiği bir saatte yola uzanıp gökyüzünü seyredecektim. dört yapraklı yoncamı bulamamıştım henüz. gerçek bir dondurma kamyonu görmemiş, hiç inek sağmamış, işaret dilini öğrenmemiştim. suyun altında öpüşmemiş, yağmurda dans etmemiş, nesilden nesile aktarılacak gizli tarifimi keşfetmemiştim. kucağıma bir oğlak almamış, düşmeden rampadan kayamamış, o ma...
 nisan yirmi dört "... inşasının her anına şahitlik ettiğim bir put vardı içimde. geçtiğimiz senelerde başını yemiştim şimdi de yasını tutuyorum. kutsalınızı kendi ellerinizle yıkmak ne demek siz bilemezsiniz. uğruna ölünecek daha az şey vardır artık. varlığına inanılacak, düzeltmeliyim bunu, varlığının ebediyetine inanılacak. karanlık zamanlarda sığınılacak ve mutlu zamanlar için minnettar olunacak... arabayı sağa çekip saatlerce kusmak istedim. bir devin karnını tekrar doyurmadan önce içindekileri boşaltma hali. gözümü bu sefer onun içindeki putlara diktim. her gün bir parçasını yemişim. bitmemiş. bitirmem için istekli. oysa iştahımı kesiyor bu kurban halleri benim. her hali temiz, her hali uysal, her hali iyi."